2008 mali krizi, AB'nin mali sisteminin çoğunlukla bankalara dayandığını ortaya koydu. Krizin ağır sonuçları, bankaların yeni kurulan şirketler ve küçük ve orta ölçekli işletmeler ("KOBİ'ler") için kredi kapasitesini sıkılaştırmasına yol açtı. Banka kredileri işletmeler için çok maliyetli hale geldiğinden, işletmeler, bankalardan bağımsız finansal kaynaklar aramaya başladılar.
Krizin sonuçlarını hafifletmek ve AB ekonomisini güçlendirmek için AB, bankalara olan bağımlılığı azaltmaya yönelik alternatif finansman yolları izledi. O zamanki Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi şunları söyledi:
"Kriz, banka merkezli bir borçlanma modeline aşırı güvenmenin dezavantajlarını gösterdi. Bu nedenle, hisse senedi ve tahvil piyasaları, menkul kıymetleştirme, sigorta şirketleri ve varlık yöneticilerinden kredi alımı, girişim sermayesi ve kitle fonlaması gibi güvenilir, banka dışı kredi kaynakları da geliştirmemiz gerekiyor.”[1]
Avrupa Komisyonu, buna uygun olarak, yeni kurulan şirketler ve KOBİ'ler için finansal kaynakları çeşitlendirmeyi ve iş projeleri için fonlara erişmelerini kolaylaştırmayı amaçladı. Bu amaçla, 2015 yılında Sermaye Piyasaları Birliği ("CMU") politikası belirlendi. CMU politikası, sermayenin AB'de serbestçe dolaşması için Tek Pazar yaratmayı ve AB'yi yatırımlar için daha cazip hale getirmeyi amaçlıyor. Avrupa Komisyonu'nun eski Başkanı Jean-Claude Juncker bu konuda şunları söyledi:
"Küçük ve büyük işletmelerin finansmana erişimini iyileştirmek, tek pazarımızın gücünü kullanarak finansman kaynaklarını çeşitlendirmek ve sermaye maliyetini düşürmek için ‘sermaye piyasaları birliği’ olarak adlandırdığımız şeyin geleceği hakkında görüşmeler yapıyoruz.”[2]
Bu durumlar üzerine, kitle fonlaması, gerçek ve tüzel kişiler için alternatif finansman ve yatırım yollarından biri olarak öne çıktı. Ancak, kitle fonlamasına yönelik AB seviyesinde bir yasal çerçevenin olmaması nedeniyle, bu alan Üye Devletler tarafından ayrı ayrı yönetiliyordu. Bu da, izin verilen faaliyetlerin, yetkilendirme şartlarının ve kitle fonlaması platformlarının çalışma koşullarının ülkeden ülkeye farklılık göstermesi nedeniyle, AB genelinde düzenleyici yaklaşımların katılığında bir çeşitliliğe yol açtı. Bazı Üye Devletler kitle fonlaması için özel rejimler getirdi (örneğin İtalya, Fransa) diğerleri ise AB’nin finansal yasal düzenlemelerinin içerdiği mevcut finansal kurallara uydu (örneğin MiFID II, PSD, AIFMD).
Üye devletlerdeki yerel rejimler birbirine benzese de, nihayetinde yerel pazarların ve yerel yatırımcıların ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanmıştır. Bu nedenle, ne yerel yasal düzenlemeler AB'de tek tip bir uygulama sağlamıştır ne de MiFID II kurallarının uygulanması platformların yeterli ölçüde sınır ötesi faaliyet göstermesini sağlamıştır. Kitle fonlaması hizmetlerini düzenleyen yasaların yanı sıra, bir “kendi kendini regüle etme” yaklaşımı geliştirilmiş ve kitle fonlaması hizmetlerini yürütmek için asgari gereklilikler, endüstri dernekleri (örneğin Avrupa Kitle Fonlaması Ağı) tarafından “davranış kuralları” biçiminde belirlenmiştir.
Üye Devletlerdeki yasal çerçevelerin çeşitliliği, kitle fonlaması sektöründe çeşitli prosedür ve uygulamalara yol açmış, hukuki belirliliğin eksikliğine, sınır ötesi bazda uygulanacak kuralların belirlenmesinde zorluğa, kitle fonlaması hizmetlerinin sağlanması için gereken şartlarda karışıklığa ve kitle fonlaması hizmet sağlayıcıları üzerinde ekonomik yüklere neden olmuştur. Sonuç olarak, yerel yasaların bölünüklüğü, sektörün yerel pazarların ötesine genişlemesini sınırlamış ve tüm platformlar için eşit bir rekabet ortamının oluşmasına engel olmuştur. Bir platform birden fazla Üye Devlette faaliyet göstermeyi amaçlasa bile, faaliyet gösterdiği her ülkede geçerli bütün ulusal yasalara uymak maliyetli hale gelecektir. Dolayısıyla, bu alandaki ulusal yasaların birbirleri ile uyumlu hale getirilmesi, kitle fonlaması platformlarının sınır ötesi faaliyetine yönelik engelleri kaldırarak proje sahipleri, yatırımcılar ve kitle fonlaması platformları için karmaşıklığı ve mali/idari yükleri azaltmak amacıyla bir zorunluluk haline gelmiştir.[3]
9 Kasım 2020'de, İşletmeler İçin Avrupa Kitle Fonlaması Hizmet Sağlayıcıları Tüzüğü (AB) 2020/1503 (ECSPR), CMU'yu iç pazarda kurma hedefinin bir parçası olarak yürürlüğe girmiştir. Gerekçeye (7) göre, kitle fonlaması hizmetlerinde iç pazarın düzgün işleyişine yönelik mevcut engellerin ele alınması ve AB düzeyinde bir düzenleme yapılarak yüksek düzeyde yatırımcı korumasının sağlanması, sınır ötesi hizmetleri teşvik etmek ve iç pazarda hizmet sunma/alma özgürlüğünün kullanılmasını kolaylaştırmak için gereklidir. Buna uygun olarak, Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında Anlaşma(TFEU)’nın 26. maddesinde yer alan ve TFEU'nun 114. maddesinde atıfta bulunulan sermayenin serbest dolaşımı ve iç pazarda hizmet sunma serbestisinin kullanılmasının sağlanması, ECSPR'in kabulünün hukuki dayanağını oluşturmuştur.
[1] Keynote speech by Mario Draghi, President of the ECB, Eurofi Financial Forum, Milan, 11 September 2014.
[2] Speech by President Juncker at the BusinessEurope Day event, 26 March 2015.
[3] European Commission, 2018, Proposal for a Regulation of the European Parliament and of the Council on European Crowdfunding Service Providers (ECSP) for Business, COM/2018/0113 final, 4.
Finans dünyası sürekli olarak dijitalleşirken, sermaye toplamanın geleneksel yollarına dijital tamamlayıcılar görmek şaşırtıcı değildir. Modern finans alanında kitle fonlamasının çoğunlukla dijital platformlar yoluyla kolaylaştırıldığını görsek de, kitle fonlamasının yöntemleri çok daha eskiye dayanır.
Kitle fonlaması kavramı, kitle fonlaması hizmeti için farklı modelleri kapsar. Farklı modellerin sınıflandırılması şimdiye kadar çeşitli parametrelere göre yapılmıştır, yani değer önerileri, uygulama kalıpları, fon sağlayıcı motivasyonları, riskler ve kitle fonlaması platformlarının yasal uyumluluk ihtiyaçları.[1] Yine de, fon sağlayıcının katkısı karşılığında finansal bir getiri beklentisinden yönlendirici bir ayrım ortaya çıkmaktadır. Özellikle, aşağıdaki kredi tabanlı, yatırım tabanlı ve fatura ticareti modelleri finansal getiri sağlarken, yatırım tabanlı olmayan modeller sağlamaz.
Kitle fonlaması, iş yaratmada önemli bir rol oynadığı kanıtlanmış olan yeni kurulan şirketler ve KOBİ'lere katkıda bulunan mükemmel bir katalizördür. OECD'nin bulgularına göre, beş yaşında veya daha küçük firmalar, toplam istihdamın yalnızca %21'ini oluştururken iş yaratmanın %47'sinden sorumludur.[1]